OKULDA MUTSUZ VE BAŞARISIZ ÇOCUKLAR YARATMANIN YOLLARI
Günümüz anne babaları, televizyondaki sohbet programlarında, gazetelerde, dergilerde ve kitapevlerinin raflarını süsleyen sayısız miktardaki kitapta büyük puntolarla söylenenlerin satır aralarında “Çocuğumuza nasıl davranmalı ve onu nasıl mükemmel bireyler haline getirmeliyiz?” sorusuna cevap arandığına şahit olmaktalar. Derslerinde başarılı, arkadaşlık problemi olmayan, öğretmenleriyle ilişkisinde hiç sorun yaşamamış ve yaşamayacak, yaşı ne kadar küçük olursa olsun saygın bir gelecek için hedefleri olan bireyler ve tabi onları yetiştirebilecek kadar da mükemmel anne babalar aslında hedeflenen. Diğer taraftan sorun yaşamadığı için sorun çözme becerisi gelişmemiş; her sıkıntısında hatta daha sorun oluşmadan yol gösteren ve her türlü imkanı, şartları her ne olursa olsun çocuklarına sunmaya çalışan anne babalarının varlığında, uğraşmadan her istediklerine ulaşabilecekleri yanılgısıyla büyüyen, dolayısıyla da bir yanlarının hep eksik kalmasına neden olunan çocuklar aslında yetiştirmeye çalıştığımız.
Bu doğrultuda, yine ve her sene olduğu gibi yeni bir okul yılı başlarken, her televizyon programında, gazete ve dergilerde “okula başlarken çocuğumuz için neler yapabiliriz” konuları işlenmeye başlanacak. “Uzmanlara” sorulacak ve her çocuk ve her yaş grubu için aynı önerilerin bulunacağı hatta daha kötüsü birbiriyle çatışan sözlerin söyleneceği reçeteler sunulacak. Doğal olarak da bir çok anne baba bir önceki okul yılını başarılı ve duygusal açıdan sorunsuz geçirmiş de olsalar bilinmez yeni bir senenin kaygısını yaşamaya başlayacaklar. Yine birçok anne baba “Bu yıl nasıl geçecek?”; “Bu yıl da geçtiğimiz okul yılı/yılları gibi mi olacak?”; “Ben çocuğum için daha iyi ne yapabilirim?” soruları etrafında odaklanacaklar. Bütün bunlar yaşanırken, bu yazının amacı “ne yaparsanız çocuğunuz daha başarılı ve sorunsuz bir yıl geçirir” sorusuna cevap aramak yerine, “neler yaparsanız çocuklarınız okuldan nefret eden, başarısız okul yıllarına mahkum, akademik ve duygusal anlamda sorunlu bireyler haline gelir?” sorusuna cevap vermektedir. Aşağıda renklendirilmiş maddelerdeki yöntemleri uyguladığınızda ya da uyguluyorsanız çocuğunuz kesinlikle okuldan nefret edecek, başarısız ve mutsuz olacaktır! İşte öneriler:
1. Özellikle okulun açılmasına bir hafta kalmışken çocuğunuza sürekli olarak “ödevlerini yaptın mı?” diye sorun! Mümkünse ödevlerini yapmadığı için onu cezalandırın ve televizyon seyretmesini, bilgisayarda oynamasını, arkadaşlarıyla görüşmesini yasaklayarak odasında ders çalışmasını isteyin! Hatta daha da iyisi, onun sorumluluğunda olan ödevleri, öğretmeninden azar işitmesin yada ceza almasın diye oturup onunla birlikte yapın!
Böyle yaptığınız taktirde çocuğunuz yaklaşık üç aydır görmediği ve özlediği arkadaşlarıyla buluşacağının heyecanını yaşamak yerine ödevlerin ve sıkıcı ders saatlerinin yeniden başlayacağını düşünerek üzülmeye başlasın. Okulun en önemli işlevlerinden biri olan sosyalleşme, kendini tanıma ve gerçekleştirmeyi, sorumluluk alıp uygulamayı öğrenmek yerine okulu kendine verilmiş bir ceza olarak algılamaya başlasın. Tabi bir de ödevlerini yani aslında sorumluluğunu yerine getirmediği için okul ortamında olumsuz bir karşılık almak yerine, sorumluluğunu son dakikaya kadar yerine getirmese de anne babasının onun yerine sorumluluk alacağını, kendisinin sorumluluklarını düşünmesine gerek kalmayacağını, çünkü anne babasının onun yerine düşüneceğini öğrensin.
2. Tatil boyunca çocuğunuza sürekli olarak önceki senenin aslında ne kadar başarılı geçebilecekken, ne kadar başarısız geçtiğini ve karnesinde “beş” dışında notlar aldığı dersleri hatırlatın! Önümüzdeki sene ondan daha başarılı notlar beklediğinizi söyleyin! Daha da iyisi yine aynı notları getirirse sonraki yaz tatilinde onu nelerden mahrum edeceğinizi söyleyin!
Böylece çocuğunuz, kendisi için değil sizin için, yada alacağı ödüller yada kaçınması gereken cezalar için başarılı olması gerektiğini düşünmeye başlasın. Notların sadece bir gösterge olmasına rağmen asıl amacın öğrenmek olduğunu, her yeni yılın öğrenmek için yeni bir fırsatı da beraberinde getirdiğini, eksik konularını bir sonraki sene tamamlayabilme şansının bulunduğunu asla fark etmesin.
3. Okul hayatı boyunca çocuğunuzu sürekli ondan daha başarılı olan arkadaşlarıyla ya da kardeşleriyle kıyaslayın! Kardeşlerinin yada arkadaşlarının ne kadar iyi ders çalıştığını, ne kadar iyi ve başarılı çocuklar olduğunu sürekli olarak hatırlatın! Çocuğunuzdan da onlar kadar başarılı olmasını isteyin!
Ki çocuğunuz başarılı olan kardeşlerine yada arkadaşlarına haset etmeye, onlardan uzaklaşmaya başlasın. Başarısız olan arkadaşlarıyla kendini özdeşleştirip onlara yakınlık duymaya başlasın ve onlar gibi olmaya çalışsın. Yada belki kendinin ne kadar işe yaramaz ve başarısız olduğunu düşünüp arkadaşları arasında kendini sürekli olarak eksik ve yetersiz hissetsin. Yani sonuç olarak kardeş kıskançlığı ve arkadaşlık problemi yaşasın.
4. Okulun başladığı ilk iki haftanın çoğunlukla alışma haftaları olduğunu, öğretmenlerinin bu haftalarda kendi düzenlerini oturtmak üzere öğrencilerine eğitim verdiğini, bu düzenin de sene boyunca ne kadar önemli olacağını unutun! Bunun yerine çocuğunuz her okulda geldiğinde “ödevin yok mu?”, “niye ders çalışmıyorsun?” diye sorun! Ödevinin olmadığını söylerse “bu ne biçim okul/öğretmen diyerek onları kötüleyin! Yada çocuğunuzu yalancılıkla itham edin!
Böylece çocuğunuzun yeni düzene kendi başına alışmasına izin vermek ve öğrenmesini sağlamak yerine, onunla sürekli tartışabilmek için fırsat yaratın. Yani anne baba ilişkisini sağlamlaştırmak yerine, zaten bir yada daha fazla öğretmeni varken onunla öğretmen öğrenci ilişkisi kurun. Çocuğunuz kendi başarısızlığının sorumluluğunu alarak bunu düzeltmeye çalışmak yerine sizin yaptığınız gibi hatayı okulda yada öğretmenlerinde arasın; suçu hep başkalarına atmaya başlasın. Doğruyu söylese bile inanmayacağınızı düşündüğünden size herhangi bir sıkıntısını anlatmaktan, gerektiğinde sizden yardım istemekten vazgeçsin.
5. Ne zaman yatacağını, ne zaman kalkacağını da hep siz hatırlatın!
Çocuğunuz geç yattığında sabah okul için kalkmakta zorlanacağını hiç fark etmesin; yeni saatlerine vücudu henüz alışamadığından erken yatırdığınızda yatağında dönüp dursun. Erken yatsa da uyuyamayacağından, ertesi güne kötü başlasın ve okulda uyuklasın. Ortalama üç günde vücudu biyolojik olarak kendini yeni saatlere hazırlayacağına, haftalarca uyku sorunu yaşasın.
Yukarıda yazılan her şey çocuğunuzun okulda başarısız, mutsuz ve sorunlu olmasını sağlamak için en gerekli reçetedir. Eğer çocuğunuzun başarısızlığı ve mutsuzluğu kaçınmak istediğiniz bir durumsa bu reçeteyi uygulamak yerine kendinize öncelikli olarak şu soruyu sorun: “Ben çocuğumdan gerçekten ne bekliyorum?” Okulda en yüksek notları getirmek ileriki yıllarda da başarılı olunacağının garantisi değildir. Türkiye’deki büyük sınavlara baktığımızda bir çok okul birincisinin herhangi bir başarı edinemediğini, en iyi okullara girmenin, en iyi işlere sahip olmanın yolunun okuldaki birinciliklerle çok da ilgisi olmadığını görebiliriz. Okulların öncelikli görevi sorumluluk alabilmeyi öğrenmiş; hata yapsa bile bunun yeni bir öğrenme olduğunu anlayabilmiş ve çözüm yolları bulabilen; sosyal ilişkilerinde başarılı; artısıyla eksisiyle kendisini tanıyan ve kabullenebilen bireyler yetiştirmektir. Büyük ihtimalle hiçbirimiz üçüncü sınıfın ilk döneminin ikinci matematik sınavından ne not aldığımız hatırlamıyoruzdur. Buna rağmen okul yıllarında geliştirdiğimiz alışkanlıklar, kendiliğimize dair o yıllarda edindiğimiz imaj, arkadaşlık ilişkilerimizde edindiğimiz başarılar ve başarısızlıklar okul yıllarının üzerinden ne kadar geçmiş olursa olsun bizlerle birliktedir.
Çocuklarımız için en iyisini istiyorsak yapabileceğimiz en iyi şeyler, o yıllarda yaşadıklarımızı, çocuğumuz her yeni okul yılına başlarken ve her öğretim yılı sonunda yeniden hatırlamakla başlar. Bununla birlikte çocuğumuza hata yapabilmesi ve bu hatalardan ders çıkarabilmesi için fırsat tanıyor, onu takip ediyor ve sahip çıkıyorsak, ihtiyaç duyduklarında yanlarında olacağımızı ve yol gösterebileceğimizi anlatabiliyorsak çocuklarımız okul yıllarında zaten yapabileceklerinin en iyisini yapacaklardır.
SEÇİL ÖZBEKLİK
Uzman Psikolojik Danışman
*Bu makale Çocuğum ve Ben Dergisi, sayı:26, Eylül 2005’te yayınlanmıştır.