Anasayfa / Evlilik / EVLİLİK DANIŞMANLIĞI NEDİR?


  
EVLİLİK DANIŞMANLIĞI NEDİR?

EVLİLİK DANIŞMANLIĞI NEDİR?

Evlilik bir yandan toplumun ve içinde yaşanan kültürün en fazla etki ettiği genel bir kurum, diğer yandan da en özel ve en yakın ilişki türüdür. Aynı zamanda evlilik, ilişkiler arasında en karmaşık olanlardan, en fazla duygu ve düşünce karışıklığına yol açanlardan biridir.

Evliliğin iyi ya da kötü yaşanmasında etki edebilecek birçok faktör bulunabilir. Dışarıdan bakıldığında pek de iyi görülmeyecek ya da beğenilmeyecek bir evlilik, eşler tatmin olduğu, kendilerini mutlu ve huzurlu hissettikleri sürece, evlilik eşlerin beklentilerini karşılayabildiği yere kadar dışarıdan yargılanmamalı ve değiştirilmesi istenmemelidir. Benzer şekilde dışarıdan bakıldığında çok olumlu ve iyi giden bir evlilik, içinde yaşayanlar için aynı derecede olumlu olmayabilir. Dolayısıyla herhangi bir evliliğin iyi ya da kötü olduğuna, yine ve yalnızca o evlilik ilişkisini yaşayan çift karar verebilir.

Evlilik danışmanlığı ile bireysel danışmanlığı ayıran en önemli özellik hissedilen sorunun kaynağı ile ilgilidir. Yani kişi gündelik hayatındaki problemlerin kaynağının evliliğindeki sıkıntılar olduğunu, evliliğindeki problemlerin çözümüyle birlikte ruhsal yaşamındaki çalkantıların da iyileşeceğini düşündüğünde evlilik terapisine başvurmalıdır.

ÇİFTLER NE ZAMAN EVLİLİK DANIŞMANLIĞINA BAŞVURMALIDIR?

Eşlerin evlilik ilişkileri aşağıdaki maddelerin bir kısmını ya da çoğunu kapsar hale dönüştüğünde evlilik için bir uzmana başvurulması gerekebilir:

1. Evlilikteki tek ilişki ve iletişim şekli kavgaya dönüştüyse,

2. Gereğinden fazla, şiddetli ve çözüm bulunamayan kavgalar yaşamaya başladılarsa, diğer bir değişle mutlu ve keyifli anlar kavgalı oldukları anlardan daha az yaşanıyorsa,

3. Evlilik kendi içinde bir keyif olmaktan çıkıp, devam ettirilmesi gereken bir zorunluluk haline dönüştüyse,

4. Kavgaları hep aynı konular (örneğin kıskançlık, cinsellik, çocuklar gibi konular) etrafında dönmesine rağmen, kavgalardan çözüm üretilemiyorsa,

5. Eşler birbiriyle hiç kesişmeyen, paralel hayatlar yaşamaya başladılarsa ve bir araya geldikleri anlarda da ortak hiçbir keyfi paylaşamıyorlarsa,

6. Cinsel yaşam da dâhil olmak üzere evliliğin kadın ve erkeğe dair hiçbir alanında paylaşımlarının kalmadığını hissettiklerinde,

7. Evliliğin daha iyi olacağına dair tüm inançlarını kaybettilerse,

8. Boşanmak ya da ayrı yaşamaktan başka çözüm yolunun olmadığına inanmaya başladılarsa, 

9. Evliliklerinden alamadıkları keyfi ve mutluluğu işlerinde, başka kadınlarda/erkeklerde, çocuklarında aramaya başladılarsa,

10. Anlaşılmadıkları, değer verilmedikleri, önemsenmedikleri, istenmedikleri gibi olumsuz düşünce ve duyguların ötesinde evlilikleri ve eşleri olumlu hiçbir şey çağrıştırmadığında,

11.  Evliliklerinden kaynaklı olduğunu düşündükleri duygu ve düşünceler nedeniyle güncel yaşamları, üstlenmeleri gereken diğer roller ve sorumluluklar (örneğin iş yaşantıları, anne-babalık rolleri, arkadaşlık ilişkileri ve sosyal yaşantıları) sekteye uğradığında,

12. İçsel ruhsal dünyalarına depresyon, kaygı, panik, öfke, ümitsizlik, çaresizlik ve mutsuzluk gibi olumsuz duygular hâkim olmaya başladığında evlilikleri için bir uzmana başvurmalıdırlar.

EVLİLİK DANIŞMANLIĞI NASIL UYGULANIR?

Yapılan araştırmaların bir kısmında, bireysel problemler için bir danışmana başvuran kişilerin neredeyse %60ının yardım alma nedenlerini “evlilik veya ilişki problemleri” olarak tanımladıkları tespit edilmektedir. Buna rağmen evlilik danışmanlığı ve buna bağlı yaklaşımlar psikoloji literatürü içinde diğer terapilere göre daha yeni ve gelişmekte olan bir konumdadır.  

Evlilik danışmanlığı için uygulamada pek çok kuram, okul, model veya yaklaşım bulunmaktadır. Psikanalitik ya da psikodinamik evlilik terapisi, nesne-ilişkileri evlilik terapisi, sistemik evlilik terapisi, bilişsel-davranışçı evlilik terapileri, duygu-odaklı evlilik terapisi okulları ya da yaklaşımları evlilik terapistleri tarafından uygulamada tercih edilen evlilik terapisi kuramlarından/modellerinden sadece bir kaçıdır.

Evlilikteki problem alanlarına, sorunların derinliğine, çiftlerin terapiden beklentilerine, terapistin uygulamada tercih ettiği yöntemlere ve hangi yaklaşımı benimsediğine bağlı olarak evlilik danışmanlığı uygulamalarında:                                                                  
• gelen çiftlere nasıl yaklaşılacağı,
• hangi problemlere öncelik ya da ağırlık verileceği,
• ne kadar süreceği,
• danışman ile çift arasındaki ilişkinin ne şekilde kurgulanacağı,
• seansların her iki eşle birlikte mi yoksa ayrı ayrı seanslar şeklinde mi sürdürüleceği gibi konular değişiklik gösterebilmektedir.

Genellikle birçok evlilik danışmanı temelde yakın durduğu bir kurama bağlı kalmakla birlikte, uygulamada çeşitli modelleri birleştirdiği entegretif ya da eklektik bir yaklaşımı tercih etmektedirler.

Genel olarak temel ve gözlenebilir farklılıklar şöyle özetlenebilir:

• Çiftlerin her ikisinin birlikte alındığı seanslarla, çiftlerin ayrı ayrı alındığı seanslarla ya da süreç içerisinde hem çift hem de bireysel seansların yapıldığı şekilde uygulanabilir.

• Sadece evlilikteki semptomların giderildiği kısa süreli bir terapi (8-12 seans) ya da daha derinlemesine bir çalışmayla bireysel veya kuşaklararası ilişkilerin değişiminin de hedeflendiği sonlanışın başlangıçta öngörülemediği uzun süreli bir terapi olabilir.

• Seans içerisinde çeşitli yaşantısal psikoterapi tekniklerinin kullanıldığı, ödevlerin verildiği, psiko-eğitimsel süreçlerin takip edildiği, tamamen konuşmaya dayalı ya da rüyaların gündeme geldiği ve paylaşıldığı seans süreçleri tercih edilebilir.

Çoğunlukla da bu yaklaşımların pek çoğu danışmanlık sürecinde çeşitli şekillerde gündeme gelebilirler.

EVLİLİK DANIŞMANLIĞININ AMACI NEDİR?

Toplumsal değişime bağlı olarak, özellikle büyük kentlerde yaşanan evlilik ilişkilerindeki değişimler, boşanmaların daha fazla gündeme gelmeye başlaması gibi konular nedeniyle evlilik içindeki sorunlar da, evlilik danışmanlığı hakkındaki yorumlar da daha fazla konuşulur, yazılır-çizilir ve yorumlanır hale gelmiştir. Doğal olarak da, evlilik danışmanlığına, hedeflenenlere, uygulamalarına dair bilimsel doğrular kadar, doğru olmayan bilgiler de paylaşılmaya başlanmıştır. "Evlilik terapisine giden çiftlerin çoğunlukla boşandıkları", "evlilik terapistinin adeta bir hakem gibi davranarak haklıyı haksızdan ayırdığı", "evlilik terapisinin nasıl konuşulacağını öğrettiği", "evlilik terapistinin çiftlere nasıl davranılacağını öğrettiği" ya da "terapistin ne yapılması gerektiğini söyleyerek çiftlere tavsiyelerde bulunduğu" doğrultusunda şehir efsaneleri çeşitli vesilelerle gündemde dolaşmaktadır.

Aslında evlilik danışmanlığında temel hedef HER İKİ BİREYİN DE beklentilerinin karşılanabildiği, keyifli ve doyum sağlayan bir evlilik ilişkisine sahip olabilmeleridir. Diğer bir değişle evlilik terapisindeki en önemli amaç, HEM KADININ HEM DE ERKEĞİN TATMİNKÂR BİR EVLİLİK YAŞAMASIDIR.  Her uzun süreli ilişkide olduğu gibi evlilik ilişkisinde yaşanabilecek sorunların üstesinden gelebilmek için çiftlerin suçlamalara sığınmak yerine ortaklaşa hareket edebilmelerini sağlamaktır. Bu noktada evlilik danışmanlığında hedefler şu şekilde detaylandırılabilir:

1. Evlilik sorunlarının yarattığı güçlü olumsuz duyguların kabul edilebilir seviyelere çekilerek, çiftlerin sorunları farklı ve gerçekçi bir biçimde değerlendirmelerine yardımcı olmak,

2. Bireylerin evliliklerindeki sorunları eşlerine yüklemek yerine, sorunların oluşumuna ya da devamına yönelik kendi katkılarının sorumluluğunu alabilmelerine yardımcı olmak,

3. Evlilikteki sorunların çözümünde çiftlerin ortaklaşa hareket edebilmelerine destek vermektir.


Evlilik danışmanlığında ilk hedef çiftlerin boşanması olamaz. Buna rağmen, evlilik ilişkisindeki tüm görünen sıkıntılar temizlendikten, kişiler üstlerine düşen sorumlulukları yerine getirdikten, çözüm için ortaklaşa hareket edebilmeyi başarabildikten sonra eşler kadın ve erkek olarak bir arada kalmayı istemediklerine inanır ve boşanma kararını alırlarsa danışmanlığın hedefi aşağıdakiler etrafında şekilllenir:

1. Karı-kocalık ilişkisinin duygusal, fiziksel ve bilişsel alanda bitirilmesine yardımcı olmak,

2. Sağlıklı bir boşanma gerçekleştirilebilmesinde destek olmak,

3. Çocukların en az hasar görecekleri, anne-babalık işlevlerinin devam ettirilebildiği, çocukların ne anneden ne de babadan mahrum kalmayacakları yaşamlar sağlanabilmesine eşlik edebilme süreci olur.   

EVLİLİK DANIŞMANLIĞI İÇİN KİME BAŞVURMAK GEREKİR?

Evlilik danışmanlığı, psikoloji içinde ayrı bir eğitime, kuramsal yaklaşımlara, teknik ve değerlendirme becerilerine ihtiyaç duyulan farklı bir uzmanlık alanıdır. Bu noktada çiftler evlilik danışmanlığı için başvuracakları uzmanın evlilik terapisi eğitimini öğrenmeli ve bunu değerlendirerek terapiye başlamalıdırlar. Aksi taktirde eşlerin ayrı ayrı suçlandığı, boşanmalarının önerildiği, eşler yerine terapistin karar verdiği ya da çözüm önerdiği yaklaşımlar (ki bunlar aslında hiçbir terapi yaklaşımında kabul edilebilir özellikler değildir) çiftlere yarardan çok zarar getirebilmektedir.                

EVLİLİK DANIŞMANI/TERAPİSTİ SUÇLU ARAMAZ!

Bazı durumlarda eşler suçlanacakları, yargılanacakları, anlaşılmayacakları ya da eşlerinin tarafı tutulacak kaygılarıyla evlilik terapisine başlamayı reddederler. Hâlbuki ilişkiler en az iki kişiden oluşur. İlişkideki iki kişiden birinin problemleri ilişkiyi belli süreliğine olumsuz etkileyebilse de aslında ilişkinin bozulması için bir kişinin olumsuzlukları tek başına yeterli değildir. Yani bir ilişki kötü gidiyorsa bu duruma iki kişinin de katkısı vardır. Evlilik ilişkisi sadece bir kişinin katkısıyla düzelmeyeceği gibi bir kişi ile de bozulmaz. Kişilerin bazen problemin oluşumuna, bazen de problemin sürekli hale gelmesine katkısı olur.

Her şekilde sorunlu giden evlilik ilişkisinde sadece bir kişi değil, iki kişi de mutsuzdur. Dolayısıyla evlilik terapisinde hedef haklıyı-haksızı, suçluyu-suçsuzu, zalimi-mazlumu belirlemek değildir. Evlilik terapisinde terapistin görevi, çiftlerin “İlişkimizde ne oluyor da, her ikimiz de mutsuz oluyoruz?” sorusuna yanıt bulmalarına ve bu sorunların çözümü için ortak hareket edebilmelerine yardımcı olmaktır. En nihayetinde evlilik terapisinde amaç eşlerden her ikisinin de mutlu olacağı, keyif alacağı, tatmin olacağı yeni bir ilişki şekli kurgulayabilmektir. 

EVLİLİK DANIŞMANLIĞI, TEK EŞİN KATILIMIYLA DA YÜRÜTÜLÜR!

Evlilik terapisinde eşlerden ikisinin birden terapiye katılımı, terapi sürecini hızlandıran, olumlu sonuçların miktarını arttıran bir durumdur. Buna rağmen evlilik terapisine eşlerden ikisinin birden katılımı bir zorunluluk değildir. Evlilik terapisi, eşlerden sadece birinin eşlik etmesiyle de uygulanabilir.

Bazen eşlerden biri evlilikteki sorunları ifade eder, diğeri evlilikte sorun olmadığını savunur. Bu durumda sorun olduğunu düşünen eş, evlilik terapisine başvurmak için eşini ikna etmeye çalışır; çoğunlukla da başarısız olur! Hatta sorunu kabul etmeyen eşitarafından “Sorun bende değil, sende. Git sen iyileş!” benzeri suçlamalara maruz kalabilir. Bu durumda ise sorunlarını ifade eden eş için bir çifte-açmaz durumu ortaya çıkar: Evliliğindeki problemler için bir terapiste gitse, eşine karşı sorunun kendisinde olduğunu kabul edecektir. Gitmese ise mutsuzluğu devam edecektir. Aynı zamanda, “Bu evliliği kurtarmak için hep ben mi uğraşacağım?”gibi kızgınlık yaşatan bir önyargı da kendi içinde evlilik problemleri için bir terapiste başvurma kararını geciktirir.

Bazı evlilik problemleri yaşanan gelişimsel dönemle ya da yaşamın kattığı streslerin etkisiyle artış gösterebilir. Bu tip sorunlarda zamanla sıkıntıların azalmasına rastlanır. Ancak bunun dışındaki problemlerde, özellikle de gereğinden fazla uzadıysa, zaman ilişkilerde düzelmeye değil tam tersine daha farklı, çözümü zor başka problemlerin eklenmesine ve eşlerin birbirlerinden tamamen uzaklaşmasına yol da açabilir. Bu durumdan da sadece evlilik değil, kişiler ve ailedeki diğer üyeler de çok olumsuz etkilenir. (bakınız: “SORUNLU EVLİLİKLERİN SONUÇLARI” başlıklı yazım)

Bu noktada evliliğindeki sorunlar nedeniyle mutsuz olan kişinin ÖNCE KENDİNİ VE KENDİ İHTİYAÇLARINI düşünerek bir evlilik terapistine başvurmasında fayda vardır.

TEK KİŞİNİN KATILIMI EVLİLİK SORUNLARININ ÇÖZÜMÜNE NASIL KATKIDA BULUNUR?

1. Danışmanlık için başvuran eş, sorunlarının çözümsüz olmadığına dair içgörü geliştirir.

2. Evlilikte sorunlar yaşanırken, sorunları tanımlayabilmek de, ifade edebilmek de, bu belirsizlik içinde çözümünü bulabilmek de çok zordur.  Danışma sürecine başlayan eş için sorunun adı konulabilir, net bir şekilde tanımlanabilir ve ifade edilebilir hale gelir. Böylece sorunların çözümleri de daha görünür hale gelir.

3. İlişki içindeki kendimizi görmek, ilişkideki ötekini görmekten daha zordur. Çoğunlukla terapiye başlayan eş, sorunların oluşumunda ve sürekliliğinde kendi payını görebilir hale gelir. Kişinin kendi payını görebilmesi, “Senin hatan!” etrafında dönen çözümsüz tartışmalar yerine iki kişinin de ilişkinin çıkmazlarındaki kendi paylarına daha rahat bakabilir olmasına yardımcı olur. En azından, terapiye başlayan eş kendi üzerine düşen değişimi yapabildiğinde diğerinin de kendi payına bakmasını ve değiştirmesini zorunlu hale getirir.

4. Çoğunlukla başarıyla ilerleyen bireysel evlilik terapisinde, diğer eş belli bir noktada terapiye katılmayı kendiliğinden talep eder ya da terapistin davetini eşinin davetlerinden daha kolay kabul eder. Yani, bireysel başlayan evlilik terapisine süreç içerisinde her iki eşin de seanslara katılmaya başlamasına sık rastlanır.

5. Evlilik ilişkisinde terapiyle ilerleyen değişimde, eşlerden birinin değişimi, ötekinin değişimini de zorunlu hale getirir. Terapiye dahil olmasa da, eşlerden birinin değişimiyle diğerinin değişime eşlik etmeye başlaması sık gözlenen durumlardandır.

6. Her terapi sürecinde olduğu gibi, evlilik terapisinde de hem bireysel semptomlarda (örneğin kaygılar, olumsuz duygu ve davranış örüntüleri, çatışmalar ve düşünme biçimleri, v.s) hem de kişilerarası ilişkilerdeki değişimler hedeflenir. Evliliğin ortak alanında yaşanan problemler, “BEN” olarak hayatın başka alanlarında da çeşitli problemleri beraberinde getirir; benliği birçok yaşamsal düzlemde ve rolde zora sokar. Bu noktada yardım alan eş, ortak alana katkısının dışında benliğinde ve diğer yaşamsal rollerindeki uyumu ve huzuru yeniden yakalayabilir.  

EVLİLİK DANIŞMANLIĞININ AMACI EVLİLİKLERİ KURTARMAK DEĞİLDİR!

Evlilik terapisindeki amaç, evli insanları her türlü olumsuzluğa rağmen bir arada tutmaya ikna etmek değildir. Aynı şekilde evlilik terapisi eşlerin tüm ihtiyaçlarını, beklentilerini, arzularını gerilere atarak evliliklerini kurtarmak için farklı insanlara dönüşmelerini de amaçlamaz. Evlilik terapisinde amaç, evliliğin her iki insanın da mutlu olabileceği, tatmin ve doyum sağlayabilen bir ilişki şekline dönüştürülmesidir. Bu doğrultuda var olan evliliği kurtarmak değil, iki insanın birlikteliğinden yeni bir ilişki şekli ortaya çıkarmak amaçlanır.

Çoğunlukla terapide gözlenen durum, evliliklerde, bazen tetikleyici unsurlar bulunsa da,  sorunların bir anda ortaya çıkmayışıdır. Sorunlu evliliklerdeki ilişki kalıpları aslında evliliğin ilk kurulduğu hatta ilişkinin ilk başladığı günden itibaren işlemeye başlar ve bir noktaya ulaştığında artık çözülemez hale gelir. Bu şekilde bakıldığında evlilik terapisi için şöyle bir benzetme yapılabilir: Evlilik terapisinde amaç hasarlı binayı içinde oturulabilecek hale getirmek değil; herkesin içinde rahatlıkla nefes alabileceği, yerleşebileceği, barınacağı ve keyifle döşeyebileceği odaların bulunduğu,  güvenli YENİ BİR BİNA İNŞA ETMEdurumudur.

SORUNLU EVLİLİKLERDE BOŞANMAK TEK ÇÖZÜM DEĞİLDİR!

Evliliklerde sorunların artmasıyla ya da sorunların “artık çözülemez” olarak değerlendirilmeye başlanmasıyla “boşanma” sıkça gündeme gelmeye başlar; bazen kavgaların içeriğinde bazen de düşlemlerde… Bu tip durumlarda “boşanma” olası tek çıkış yolu, tek kurtuluş gibi görünür eşlere. Adeta boşandıktan sonra bütün sorunları bitecek ve rahat nefes alabileceklermiş gibi düşünmeye başlarlar.

Boşanma kendi içinde pek çok başka yan etkileri olan hukuki bir durumdur. Bu yan etkilerle baş edebilmek, kaldıkları yerden hayata devam edebilmek için bireylerin boşandıkları ilişkilerindeki çıkmazları net olarak değerlendirmeye ve ifade edebilmeye ihtiyaçları vardır. Aksi takdirde boşanma sonrası yan etkiler (örn: uzamış yas süreci, yeni ilişkilere başlayamama, başladıkları ilişkilerde hep aynı noktalarda çıkmaza düşme gibi) hem bireyin hem de varsa çocuklarının hayatları için zorluklar ortaya çıkarır.

Bu doğrultuda, boşanma kararı alınmadan önce, her iki bireyin de evlilikteki seçim ve beklentilerini yeniden gözden geçirerek değerlendirebilmeye ve evliliğin gerçekten devam ettirilemeyeceğine, uygulanabilecek tüm çözümlerin uygulandığına içsel olarak ikna olmaya ihtiyaçları vardır. (Bakınız: "BOŞANMA" ve "AYRI YAŞAMA" başlıklı yazılarım)

SEÇİL ÖZBEKLİK, Uzman psikolojik danışman