Anasayfa / Evlilik / EVLİLİK HAKKINDA EFSANELER / "EVLİLİĞİN YÜRÜMESİ İÇİN ALTTAN ALMAK VE FEDAKARLIK GEREKİR" efsanesi


  
"EVLİLİĞİN YÜRÜMESİ İÇİN ALTTAN ALMAK VE FEDAKARLIK GEREKİR" efsanesi
Eşler hayatın zor zamanlarında birbirlerine eşlik eder ve yan yana yürürler. Buna rağmen eşlerden birinin diğeri için sürekli fedakârlık yapması ya da sürekli alttan alması üzerine kurulu ilişkiler ve evlilikler uzun süreli olmaz; bir an gelir ve biter. Kağıt üzerinde olmasa da, duygusal anlamda biter.  

Bu tip ilişkilerde yetişkin-yetişkine bir ilişki yoktur. Eşlerden bir “çocuk” gibidir, diğeri ise “ebeveyn” konumundadır. Hâlbuki “ebeveyn-çocuk” ilişkisi süreli bir ilişkidir. “Anne-babalar” çocuklarının bir gün büyümesini talep ederler; sürekli olarak “bakım veren” konumunda kalamazlar. Çocuk büyüdüğünde, başka ilişkilere yelken açar ve evden ayrılır.

Sürekli fedakârlık yapan, alttan alan eşler de bir gün gelir ve artık eşerlinin bakıcısı olmak istemediklerini fark ederler. Diğer yandan kendisi için sürekli fedakârlık yapılan ya da sürekli alttan alınan eşler büyür ve artık bunlara ihtiyaç duymadıklarını fark ederler.
Bu durumun en bilindik örnekleri “Eşimin her türlü zor zamanında yanındaydım. Zor zamanlar bitti ve eşim beni başka kadınlarla aldattı” ya da “Beni en kötü günlerimde terk etti” sözleri ile ifade bulur.

Maddi zorlukları nedeniyle eşine gereğinden uzun süre ve gereğinden fazla anlayış göstermiş olan kadın, eşinin maddi durumu düzeldikten sonra başka kadınlara gittiğini acıyla fark eder. Bu kadınlar eşinin maddi sıkıntıları döneminde kendi ihtiyaçlarını görmezden gelir, eşini üzmemek ve kırmamak için eşinin kariyer hayatındaki eksikliklerini, yanlışlarını ya da ataletini söylemeye çekinir. Evin içindeki düzen, maddi zorluklar yaşayan eşin kendini kötü hissetmemesi üzerine kurulur. “Bugün düzelecek, yarın düzelecek” diye ümit edilir. Kadın eşini neredeyse “çocuğu gibi” sarıp sarmalar. Bir gün adam kendi isteğiyle durumunu düzelttiğinde, karısının onu en kötü günlerinde görmüş olmasına katlanamaz hale gelir. Kendisini “çocuğu gibi” hissettiği karısının yanında kalmaktansa, yanındayken güçlü ve “erkek gibi” hissedeceği bir kadın arayışına girer.

Bazen de sürekli “annelik” yapan kadın, “kadın” olduğunu, kadına ait ihtiyaçları olduğunu ve yanında bir “çocuk” yerine bir “erkek” özlediğini fark eder. Bazı durumlarda kendini yanında “kadın” gibi hissedeceği ilişkiler içine girer. Çoğunlukla da kendini “kadın gibi” hissettiremediği için eşine öfkelenir. Aslında “kadın gibi” olmanın ne demek olduğunu kendisi de bilemez; eşinden gerçekte ne istediğini de anlatamaz.           

SEÇİL ÖZBEKLİK
, Uzman psikolojik danışman